Özel Arama
İMPRESSARİO MARCO/internatıonal agency,

1 Aralık 2009 Salı

TÜRKİYENİN SU KAYNAKLARI VE HAVZALARI


wwwwwww

AÇILIMDI SAÇILIMDI DERKEN HER ŞEYİN ÜSTÜ ÖRTBAS YAPILIYOR.

Türkiye'nin Suları AB Denetimine Veriliyor!
Tarih : 01.12.2009 00:25:22
Türkiye, sınırı aşan sularda AB'ye uyumu kabul etti. Müzakerelerde 'Çevre' başlığının açılması karşılığında Fırat ve Dicle havzası AB ile ortak yönetilecek. Türkiye ayrıca İsrail'le de işbirliği yapacak. -- rkiye 10-11 Aralık'ta gerçekleştirilecek AB Zirvesi'nde 'Çevre' faslında müzakerelere başlama konusunda Birlik ile uzlaşırken, önemli sonuçlar doğuracak bir kapanış kriterini de kabul etti. Buna göre, Türkiye'nin 'Çevre' başlığında müzakereleri tamamlamasının ardından, AB'nin Fırat ve Dicle havzasının yönetimi konusunda doğrudan müdahale hakkı bulunacak. AB daha önce bu konuya 2004 yılında yayımladığı, 'Etki Raporu'nda yer vermiş, ancak Ankara'dan tepki almıştı. Bu durum daha sonra gündeme getirilmemişti.
ÇEVRE'NİN KAPANIŞ KRİTERİAKŞAM'ın Brüksel'deki AB kaynaklarından edindiği bilgilere göre, birlik, 10-11 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilecek Hükümetlerarası Konferans'ta Türkiye ile 'Çevre' faslında fiili müzakereleri başlatacak.Ancak taraflar arasında yapılan pazarlıklar sürecinde Türkiye'nin AB tarafından daha önce de önüne koyulan ancak kabul etmediği, 'Fırat ve Dicle Havzaları'nın ortak kontrolü konusunu kapanış kriteri olarak onayladığı belirtiliyor.AB İÇİN ÖNEMLİ MESELEAB bu konuya ilk kez 6 Ekim 2004 yılında yayımladığı ve Türkiye için müktesebat olan 'Etki Raporu'nda yer vermişti. Raporun sekizinci sayfasında, üyelik halinde Fırat ve Dicle nehirleri ile bunlar üzerindeki barajların ve sulama planlarının idaresinin uluslararası yönetime bırakılmasının ve bu konuda komşular ve İsrail ile işbirliği yapılmasının Türkiye'den isteneceğine yer verilmişti. Raporda şöyle denmişti:'Ortadoğuda su önümüzdeki yıllarda giderek artan biçimde stratejik bir konu haline gelecektir. Türkiye'nin AB'ye katılımı ile beraber su kaynakları ve altyapılarına (Fırat ve Dicle nehir havzaları üzerindeki barajlar ve sulama sistemleri, İsrail ve ona komşu ülkeler arasında su alanında sınır ötesi işbirliği) ilişkin uluslararası yönetimin AB için önemli bir mesele haline gelmesi beklenebilir.'BÜYÜK SIKINTI VARAncak söz konusu rapor Türk kamuoyundan büyük tepki görmüş ve bir daha gündeme getirilmemişti. Türkiye-Irak-Suriye arasında Fırat ve Dicle nehirlerinin suyunun paylaşımı konusunda büyük sıkıntı bulunuyor. Özellikle Irak Parlamentosu, bu nehirlerden akan suyun 'adil paylaştırılmaması' konusunda Türkiye ile imzalanan hiçbir anlaşmayı onaylamayacağı kararını almıştı.Mahmut GÜRER / BRÜKSEL

13 Kasım 2009 Cuma

BÖYLE İKTİDAR BÖYLE MUHALEFET



BÖYLE İKTİDAR BÖYLE MUHALEFET....................


wwwwwwwwwwwwwww"Bu Hükümet, Adına Ergenekon denilen eylemi başlattığında,Bayağı sevinmiştim.Askerin içerisindeki Cuntacıları,Mafyayla içiçe olanları ayıklayacak diye diye heyecanlanmıştım."Gelgelelim'ki SAPLA SAMANI KARIŞTIRDILAR. Faili meçhulleri araştırıyoruz diye "PKK ile mücadele veren muazzaflarımız töhmet altında mücadele veriyorlar."Susurlukçularla,eş değerde tutuluyorlar."Akşam Siyaset Meydanını izledim,AKP sözcüsü Hüseyin Çelik Konuşmalarıyla benden 10 puan aldı. "birde "CHP sözcüsü Kemal Anadol'u dinledim, Benden 0 puan aldı. "Bu iktidarın en Büyük şansı, "Parlemento'da Böyle bir Muhalefetin bulunmasıdır. "Adeta İktidarın ekmeğine Tereyağ sürüyorlar.Diğer Muhalefet Partisi MHP dende al,Bir o kadar."Böyle muhalefet olursa,"İKTİDARDA İSTEDİĞİ GİBİ AT KOŞTURUR. [İMPRESSARİO MARCO]

*ALBAY ÇİÇEK VE HATİCE İLE NETİCE* ** * " İrticayla Mücadele Eylem Planı" belgesinde ıslak imzası bulunduğu söylenen Albay Çiçek, tutuklandı.* * Albay Çiçek ; yeni dünya düzeninde Türkiye' nin " model ülke " yapılması sürecinde bir kilometre taşıdır.* * Türk askerine yakışır bir vakar içinde kendini "Atatürk temelli Türkiye geleceği uğruna feda etmiş görünüyor.* ** * *** * * Türkiye' nin model ülke olması ile Atatürkçü temeli çatışıyor.* * Atatürkçü temel, irtica ve bölücülüğü diğeri de Atatürkçülüğü düşman sayıyor.*
* ** * İkisinin uzlaşması söz konusu değildir.* * İktidar; Anayasa Mahkemesinin hükmü gereğince irticayı besleyen damarı temsil ediyor.* * İrticadan hayat buluyor ve davası uğruna gözünü budaktan esirgemiyor. * * Bölücü ise PKK terör örgütü önünde TBMM de siyaset yapıyor.* * Ortaklaşa dinci ve etnik milliyetçilik ile "demokratik açılım " tarafıdırlar.* * "Demokratik Açılım" olmazsa olmazlarıdır.* * Tıpkı Atatürkçü olmazsa olmaz ilkeler; ulus- üniter devlet, bölünmez bütünlük ve laik esas gibi...* ** * ** * İrticayla Mücadele Belgesinin 100 sayfalık gizli bir belge olduğu biliniyor.* * 28 Şubat' ta Batı Çalışma Grubu tarafından hazırlandı.* * İlgili mücadelede her türlü kurum, kuruluş ve kişinin gerektiğinde takibi, kontrolü ve denetimini öngördü.* * Başbakan Ecevit döneminde " Başbakanlık İrticayı Takip ve Koordinasyon Kurulu " na dönüştü.* * Erdoğan Hükümeti, belgenin suistimale açık kabul ettiği bazı hükümlerini çıkarttı.* * Kurulun ismini de değiştirdi: " Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu ", görevdedir.*
* *** * * Hükümet' in , yeni dünya düzeni için Amerika' dan aldığı Türkiye misyonu da gizli değildir.* * Türkiye' nin tüm komşularıyla " sıfır sorun " diplomasisi; Ermenistan, Irak ve Kürtleri, Yunanistan, Körfez Arap Devletleri, İsrail, İran, Suriye vb. açılımları Amerika' nın yeni dünya düzeni için yapılıyor.* * Çünkü enerji güvenliği ve Büyük İsrail ideali yeni dünya düzeninin odağını teşkil etmektedir.* * Ne ki özün ötesinde başkaları için ve başka yararlar uğruna yapılan diplomasiden Türkiye' ye fırtına biçiliyor.* * Kimi zaman tüm bu ülkelerin ekonomik, siyasi ve sosyal politikalarının tam kavşağında bulunmak Türkiye' nin temel esaslarını zedeliyor.* * Dağlık Karabağ ile Azerbaycan ; Türkiye' nin Atatürk'çü ruhunun vefasıdır,* * Irak' ın bütünlüğü ve Türkmen soydaşlarımız ve Musul, Kerkük; mili misakımız ve Lozan ahdimizdir,* * Kıbrıs; yavru vatanımız,* * Ege; ortak denizimizdir.* * İsrail- İran çekişmesinde yokuz.* * Yurtta barış cihanda barış' tır, şiarımız.* * Ne ki AKP iktidarının yedi yılı boyunca tüm ilkelerimiz yanında diplomatik vizyonumuz sorgulanır duruma gelmiş bulunuyor.* * Sorgulanıyor fakat dikkat ediniz henüz duruyor...* * Kimse bu potansiyelin olmadığını söyleyemiyor!... * ** * ** * Farklı bir milli irade kavramından hareketle , diplomatik alanı belirleyen güc ile ortaklığında eline geçirdiği iktidar gücünü fırsat biliyor ve kaçırmak istemiyorlar.* * Giderek deşifre olduklarından alenileşiyorlar ve hava faşizm ... kokuyor!* * "Demokratik Açılımı" biz yapamazsak başkaları gelir yapar söylemi ülkeye verilen bir göz dağıdır.* * İmralı Canavarı Apo ile benzeşiyorlar ; çünkü ikisi birlikte önümüz açılsın, yahu! diyerek , biteviye siyaset meydanını kirletiyorlar.* * Tek yolları ; ulus- üniter devlet, laik ilkeyi deşmektir.** * * İktidar, belgeyi ve hazırlayanları suçluyor.* * "Devlet vatandaşları üzerinde psikolojik savaş yürütemez" noktasından hareketle demokrasiye darbe suçu üretiliyor.* * U**zunca bir süre terörün gayri nizami savaşında savaşmışlara da "suç yüklenmiştir!* * Egemenlik halk' ındır , halkın isteği olur, söyleminden hareketle laik ya da ulus- üniter devlette gedik açmaya çalışılıyor.* * Çünkü başka yolları yok!* * İrtica ve bölücülük mücadelesini " Ergenekon " sınıfına sokuyorlar.* * Kendisine " Gladio " su kalıyor!* * CIA, Mossad, MİT, Polis Özel Harekât...* * Hey, ne oluyor. ? * * "Türkiye küreselleşmeye entegre oluyor, deniyor!* ** * ** * Haydi Breh!* * **Albay Çiçek ; komplo dediği bir ıslak imza ve hükümet töhmeti ile tutuklanırken:* * Anlaşılıyor ki Türkiye' nin; Bağımsızlığı için uzun süreli mücadelesi sürmektedir.* * Türkiye Cumhuriyet Devrimi ; gericisine , bölücüsüne, dıştaki düşmanına karşı yürüyor.* * Bir yanda davullar Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un için çalıyor.* * İstifası isteniyor!* ** * ** * Ne gam!* * Kol kırılır, yen içinde kalır.* * Madem ki o ocak Atatürkçü' dür; gelen gideni aratmaz!* * Kırmızılarımız her zaman kırmızıdır.* * Karardığında biz biteriz! * * Kararmayız!* * 10 Kasım' da Anıt Kabir' de ve tüm ülkede al-bayrakları altında binlerce insanın kararması düşünülebilir mi?* * Hiçbir şey Türk Milletinin kararlılığını değiştiremez. * * Bizim gam' ımız bu topraklar üzerinde böyle bir yazının yazılması üzüntüsüdür.* * Keşke ortak yarınlarımızın sevinçlerini yazabilseydik... * * *
* * * * * * * ** * * *
* *
Ahmet Kılıçaslan AYTAR ahmetkilicaslanay...@gmail.com

ZAMLARA HAZIRLIKLI OLUN



ZAMLARA HAZIRLIKLI OLUN.....................


wwwwwwwwww"70 milyon vatandaşımızın,"Emeği ve alın teri,ne yazıkki,"Terör Belasına, ve "Memlekete kısa vade sıcak para getiren yabancıların cebine gidiyor."Bizim insanımız, "Gençlerimiz işsiz ve sefalet içinde boğuşuyor.Emekli'lerimiz sıkıntı ve Dert içinde Zamlarla boğuşabilmek için "Gıdasından,"Giyiminden,"Sosyal yaşamından,(zaten yok] Vazgeçmiş, "Ömürlerinin son yıllarını bu yokluk içerisinde geçirmeye çalışıyor."TEK KELİMEYLE YAZIKLAR OLSUN DİYORUM. [impressario marco]

Zamlara hazırlıklı olun!
Elektriğe yine zam yapılacakmış. Yapılsın bakalım.. Cunta, darbe, belge, ıslak imza derken halkın ümüğü sıkılıyor kimsenin umurunda değil.
Yapılan vergi artışlar son olmayacak, zam sağanağı devam edecek.. 2010 Yılı Bütçe Gelirlerinde Enflasyon oranının %5.3, vergi gelirlerinin artışı ise %17.3 olarak öngörülüyor. Artış KDV, ÖTV gibi tüketim vergilerinin artırılması ile sağlanacaktır. Bu ise elektrikten, doğalgaza, köprü ve otoyol geçişlerine, akaryakıttan taşımaya ve her kalem tüketim maddesine zam demektir. Memur maaşlarının yıllık ortalama %3.8 artırıldığı ülkemizde enflasyonun 3 katı vergi artışı soygundur. AKP hükümeti soygunun sosyal patlamaya dönüşmesini önlemek ve tüketicilerin iradelerini sakatlıyor.
Kriz yatırımları vurdu
Türkiye'yi "Teğet'geçmeyen ekonomik krizin ağır faturası yatırım oranlarındaki düşüşte de ortaya çıktı. "Türkiye'de toplam yatırımların bu yıl 2008'e kıyasla 61.6 milyar lira azalarak, 148,7 milyar lira olması bekleniyor. Toplam yatırımlardaki gerileme özel sektör yatırımlarındaki düşüşten kaynaklanıyor. 2008 yılında 169.7 milyar lira olan özel sektör yatırımının, 2009'da 107.8 milyar liraya gerilemesi bekleniyor. Son 2 yıldır belirgin fark gözlenmeyen kamu yatırımları 2010'da artacak.
Geriye gidiş
Kamu yatırımlarının 2010'da yüzde 8.3 artışla 44.3 milyar liraya, özel sektör yatırımlarının da yüzde 20.4 artışla 129.8 milyar liraya yükselmesi, toplam yatırımın ise 174,1 milyar lirayı bulması öngörülüyor. "Baz etkisiyle artış oluşsa da öngörülen 174.1 milyar liralık toplam yatırım, 2007'nin gerisinde kalıyor.Bu yıl stok değişiminin eksi(-) 11 milyar 508 milyon lira olması öngörülüyor. Stok değişimi, 2008 yılında 18 milyar 524 milyon lira olarak gerçekleşmişti. Bir diğer ifadeyle 2008'de stoklar artarken, "Bu yıl azaldı.
Yabancılar cenneti
Sıcak paranın çekim alanı içinde yer alan 10 ülkeden biri olan Türkiye, yabancı yatırımcılar için kâr ve gelir transferleri için adeta cennet oldu
Yabancı yatırımcılar, 2002'nin başından bu yılın Ağustos ayının sonuna kadar olan dönemde Türkiye'deki doğrudan yatırımlardan dudak uçuklatan oranlarda kar etti. Yabancılar, elde ettikleri karlar ve portföy yatırımlarından sağladıkları 135 milyar 333 milyon doları ülkelerine transfer etti. Merkez Bankası ödemeler dengesi verilerinden yapılan hesaplamaya göre anılan dönemde yabancılar, Türkiye'deki doğrudan yatırımlarından elde ettikleri karın 11 milyar 240 milyon dolarını borsadan, devlet iç borçlanma senetleri gibi finansal araçlara yaptıkları portföy yatırımlarından ise 124 milyar 93 milyon dolar kazandı.
Kâr transferi...
Geçen yıl 8 aylık dönemde doğrudan yatırımlarda 2 milyar 271 milyon dolar kar transferi yaşanırken, 2009 yılının aynı döneminde bu rakam yüzde 21.8 oranında azalarak, 1 milyar 775 milyon dolara geriledi. Doğrudan yatırımlarda kar transferleri 2000 yılında 300 milyon dolar düzeyinde gerçekleşirken, 2002'de 401 milyon dolara, 2003 yılında 643 milyon dolara yükselmişti. 2004 yılıyla birlikte belirgin bir şekilde artan kar transferleri, doğrudan yatırımlarda 1 milyar 43 milyon dolara ulaşmıştı. Doğrudan yatırımlarda kar transferi 2005'te 1 milyar 51 milyon, 2006'da 1 milyar 182 milyon ve 2007 yılında 2 milyar 208 milyon dolara çıktı. 2008'in sonunda ise 2 milyar 937 milyon dolarlık kar transferi yaşandı.
Sıcak para
Bu gelişmelerle doğrudan yatırımlarda 2003 başından bu yana gerçekleşen toplam kar transferi 11 milyar 240 milyon dolar düzeyine çıktı. Sıcak para olarak gelen ve Türkiye'de borsa ve devlet iç borçlanma senetleri başta olmak üzere çeşitli finansal yatırım araçlarına yatırım yapan yabancı sermayenin bu yolla elde ettiği kazançlardan transfer edilen tutar da 2009 yılının Ocak -Ağustos döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16.87 oranında düşüş gösterdi. Bu yılın Ocak-Ağustos döneminde ise yurt dışı yerleşikler Türkiye'deki portföy yatırımlarından elde ettikleri 2 milyar 281 milyon doları yurt dışına aktardı.
Şimdi bu gerçekler ortada iken, Her şeyin iyi olduğunu söyleyenler acaba kim dersiniz,? "70 milyonun kaçı refah içinde acaba!. söyleyim.........!
"50 bin aile ve iktidar yanlısı kesim. "Ya diğer çoğunluk,! "Onlarda seyirci. Ne diyelim ki.! ""İyi seyirler.
Günün Sözü: "Kendine aşırı güvenme muhakkak "Hata yapar bedelini ödersin...

3 Kasım 2009 Salı

BU GİDİŞ NEREYE, (Abdurrahman Dilipak'ın yazısı)



BU GİDİŞ NEREYE, [Abdurrahman Dilipak'ın yazısı]



wwwwww"Abdurrahman Dilipak'ın Bir çok görüşüne Katılmam,Ancak şu aşağıda okuyacağınız yazısında,Yazılananlara ve anlatılanlara,Büyük bir çoğunluğuna katılıyorum.Eski yazılarımda da sık sık Bahsettiğim gibi,Enteller,Komprodorlar,Hortumcular,Sendika Ağaları,Medya Baronları,Devletin Malını 3 kuruşa alıp yine devlete 100 kuruşa geri satanlar,Askeri ve Sivil Mafyalar,Yetim Hakkıyla sırça Köşklerde sefa sürenler,ve Daha nice niceleri saymakla bitmez.Bu saydıklarım Solda'da var,Sağda'da var,Dinci Kesimde'de var.Siyasetin içinde'de var,Bürokrasinin içinde'de var.Eğer bu Yam Yam azınlık olmasaydı,Türkiye Güçte'de,Ekonomide'de,Refahta'da "DÜNYA'DA BİR NUMARALI DEVLET, Olurdu,Ne Anarşi,ne PKK,ne şu ne Bu olmazdı.[impressario marco]
İnternete düşen son Ergenekon bandında söylenen sözler inanılacak gibi değil:
ATİLLA UĞUR'DAN SAVCILARA: "SİZ KİMSİNİZ LAN, KÖPEKLER!": “NET OLARAK TELEFON AÇMIŞLAR, ONU DA BEN ÖĞRENDİM. SİZ NEYİN PEŞİNDESİNİZ DİYE FIRÇALAMIŞLAR ONLARI. BEN ŞUNU DA BİLİYORUM, BEN 9 EKİM’DE SAVCILIĞA GİTTİĞİMDE, ÇAĞRILDIĞIMDA, ORADAN ÇIKTIKTAN SONRA, HABER GÖNDERDİM GENELKURMAY’A DEDİM Kİ, ‘BANA BASKI YAPIYORLAR’. BEN ÖZÜR DİLİYORUM ANA AVRAT DÜMDÜZ GİTTİM HEPSİNE, SAVCISI, POLİSİ HEPSİ ORDAYDI. SİZ KİMSİNİZ DEDİM LAN KÖPEKLER. ARAMIŞLAR GENELKURMAY’DAN BUNLARI İYİCE AĞIZLARINA SIÇMIŞLAR. NASIL BASKI YAPARSINIZ ALBAYA DİYE. ONDAN SONRA BENİM AVUKATI ÇAĞIRMIŞ BUNLAR. BAKIN BUNLAR 2-3 AY ÖNCE OLAN ŞEYLER. AVUKAT GİTMİŞ. AVUKATA DEMİŞLER Kİ, YA NE YAPIYOR SENİN MÜVEKKİL. BİZİ MAHVEDECEK, İŞTE YAPMASIN ETMESİN. BANA HABER GÖNDERİYOR. BEN DE AVUKATI AZLETTİM HEMEN, DEDİM DEFOL ANTLAŞMA YAPTIN HERHALDE BUNLARLA. YANİ BU BİR ŞEY. NETİCE İTİBARI İLE 1919’LU YILLARDA YAŞADIĞIMIZ SÜREÇ AYNI.”
İşte Türkiye’de hukuk bu tehditler altında!. Şimdi Başbuğ’un çıkıp, daha önce ortaya çıkanlardan çok daha vahim olan bu açıklamalar karşısında bir şeyler söylemesi gerekir.. Bir şeyler yapması gerekir. Bu haksızlıklar karşısında daha fazla susamaz..
Tango yapan hasta general Tolon Paşa ne diyordu; ‘Ah o eski günler olacaktı. Biz şöyle asar, şöyle keserdik..’
Bunlar ilk kez olmuyor.
Suç odağı haline getirilmeye çalışılan bir kurum var.. Eğer bu yapı tasfiye edilmezse bu çete bütün ülkeyi bir felakete sürükleyecek..
İddialar inanılacak gibi değil.. “Kısmetim 1” olayını biliyorsunuz. Sahil koruma rehberliğinde uyuşturucu sevki. NATO tatbikatı için İtalya’ya giden savaş gemisiyle uyuşturucu sevki yapmışlar..
Güneydoğuda, İran’dan dağdan girdirilen bir uyuşturucu yükü, Jandarma tarafından yakalanıyor.. Merkeze haber veriliyor. Helipkopterle gelip, yükü ve yük sahiplerini alıp götürüyorlar. Sonradan öğreniliyor ki, o kişiler serbest bırakılmış ve muhafaza altına alınan çuvallar sahibine verilmiş. Çünki onlar “un” çıkmış.. Sağ-sol, Alevi-Sünni çatışmaları, Kürt-Türk kavgası aslında bu derin gerçeği gizlemek ve sürdürmek adına icad edilen, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinde oynanan karanlık ve kirli bir oyundur.. Bugün barış için demokratik açılıma karşı çıkanlar, bu kanlı oyunların, vurgun düzeninin sürdürülmesine arka çıkan çevrelerin, psikolojik harp taktikleri ile sokağa dökmeye çalıştıkları, iyi niyetli insanlardan oluşmaktadır büyük ölçüde..
Silah, uyuşturucu sevkıyatının nasıl yapıldığını bilmeyen var mı?
Ya da petrol kaçakçılığı.. Petrol kaçakçılığının üzerine gidiyoruz diye kertenkelenin kuyruğu ile oynuyorlar.. İthal edilen o kadar Solvent nereye gidiyor?
Ya da petrolün rafine çıkışı belli, peki reklam edip sattıkları petrolde uyguladıkları iskontoyu nasıl açıklayacaksınız?.. Bu işi nasıl kitabına uyduruyorlar?..
Sahte Marker olayı Hatay’da yakalananla sınırlı değil..
Kamuya satılan petrole teklif verenler, nasıl rafineri çıkış fiyatının altında teklif verebiliyorlar?
Uyuşturucu kaçakçıları büyük bir parti mal götürürken, aksi istikamette, örgütten tasfiye edilmesi gereken birilerine küçük bir paket verip ihbar ederlermiş.. Böylece Jandarma ve Polisi kurtulmak istedikleri adamın peşine salıyorlar. Onlar da başarılı bir operasyonla ödüllendiriliyor, ama asıl mal o sırada adresine ulaşıyor. Bu da bir takdik.. Her olay böyle değil kuşkusuz ama, böyle olanı da var..
Zaten baksanıza, dürüst, işini yapan adama nasıl hakaret ediyor ve tehdit ediyorlar..
Hazineye ya da bir KİT’e ait değerli bir arsayı ya da tesisi, kamu bankalarından birinden aldıkları düşük faizli, uzun vadeli, hatta bazan kur garantili kredi ile alıp, sonra bu aldıkları gayrimenkulün bir bölümünü o bankaya satarak ya da kiralayarak borçlarını kapatmadılar mı?
Mesela Çamlıca’da değerli bir hazine arazisini işgal edip, mahkeme kararı ile üzerine geçiren “Gazeteci” yok mu? Nasıl oluyorsa hazine avukatı kararı temyiz etmiyor! Maliye işin peşine düşüyor, ama bir siyasi irade o tahkikatı da engelliyor.
O gazeteci şimdi “Sadece gazeteci” mi? Yatta “yengeç yarışması” düzenliyorlar eğlence için..
Düne ilişkin kamu bankalarının nasıl hortumlandığına da bir bakmak lazım.. Batık bankalardan ibaret değil skandal.. Hazine bankaları, hatta Merkez Bankası nasıl dolandırıldı!.. Hazine Bonosu sahtekarlığının üstü nasıl örtüldü!
Bu vurgunlar da derin bağlantıları olan işlerdi.. Batık kredi işi, özel operasyonların finansmanı için bir tahsisatı mesture gibi mi kullanıldı yoksa?
Mesela İş Bankası bu konularda hiç devreye sokuldu mu? CHP, İş Bankası ve DM arasındaki gönül bağının arkasında böyle bir ilişki olabilir mi? Aslında, İş Bankası bana göre bir yanı ile örtülü bir KİT’dir. Ve CHP ile tarihten gelen, ama hukuka uygun olmayan menfaat ilişkisinin de artık bir şekilde masaya yatırılması gerekir..
Hani şu Hilafet Fonuna, Hindistan’dan Kurtuluş Savaşı sırasında gönderilen yardımla kurulan banka.. Halen CHP’nin yöneticisi olduğu bankadan söz ediyoruz.. Koçbank’tan değil. Sahi Koçbank, mesela sadece Denizli’de, o kriz günlerinde kaç işadamının ocağına incir dikilmesine sebeb oldu?..
Bu arada, Dışbank ve PO’nun alımında sakın bu ve bazı benzer bankaların kaynakları kullanılmış olmasın!..
Geçen gün telefonla arayan bir işadamı, piyasada dönen dolaplardan, birtakım söylentilerden söz etti. İnanılacak gibi değil. Kuşkusuz bunlar ilk kez olan şeyler değil ve hiç kimse bu tezgahta tamamen masum olma şansına da sahip değildir.. Çünki bu Mafia ve çete düzeninde, birilerine rüşvet ödemeden iş yapmak da mümkün değildir. Ve bu yapı, Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi ve STK’lar arasına sızmış kadrolarla sürdürülmeye çalışılmaktadır... Bu tür bankalardan alınan krediler de genellikle geri ödenmez. Mahsublaşılır. Bir Media grubuna dayanıyorsanız, reklamla ödersiniz.. Onun için reklam fiyatları yüksek tutulur. Gerçek reklamlarda %70-80’lere varan iskontolar uygulanır. Kamuya, ya da bu tür mahsuplaşmalar için hesap kapatmada kullanılan bir yöntemdir bu.
Birini çağırıp, “Al sana kredi, şu kanalı al, senin olsun. Bize borcunu da reklamla 3 yılda öde. Ama daha sonra da bize açıktan %20 hisse ver, şu kadar da para öde, ama önce resmi hesab kapansın, sonra.” Beş parasız kanal sahibi olursun, ödemeni de, ya da alacağını, sana gösterilen birini kadrona alıp yüksek maaş ödeyerek, ya organizasyon faturası, ya da uyduruk bir dizi için ödenen astronomik rakamlarla telif gideri gösterip makbuzla ödersiniz.. 5 manken kızla Karaiblerde bir haftalık takvim çekilişi için bile milyonlarca lirayı gider göstermek mümkün..
Doğan şimdi niye çırpınıyor ki, bu işler geldiği gibi gider..
Simaviler nasıl o noktaya geldi ve nasıl gitti ise, o mülkün mirascıları da bu mirası devralırlar..
Atilla Uğur, ya da DM gerçeği, fark etmiyor. Bunlar aynı yanlışın farklı parçaları..
Bu ilişkiler böyle ortamlarda ortaya çıkıyor. Birileri kendi iktidar ve servetlerini bu kan, gözyaşı ve çalınan alın terleri ile suluyorlar..
Ve artık buna bir son verme zamanı gelmiştir.
Selâm ve dua ile..

Checking in from SAP TechEd 2009

Checking in from SAP TechEd 2009

Gothic Match.

GothicMatch.com - the best Gothic dating site!
GothicMatch.com - the best Gothic dating site!

ASKER,SİYASET,DEMOKRASİ



Ordumuzun mevcut kurumsal yapısının ve üstlendiği görevlerin eseri olan iki temel sorunla karşı karşıyayız.
Birincisi, dış güvenliği sağlamaktan önce kendisini siyasî güç merkezi olarak gören ve ona göre organize olmuş bir orduya sahibiz. Ordu içinde bir fitne-fesat ocağı niteliği taşıyan bu siyasî güç merkezi, düşman ordulara karşı kullanılacak savaş hilelerini ve komploları içeride fütursuzca uyguluyor ve halkına karşı örtülü bir savaş yürütüyor. İkincisi, bu siyasî güç merkezinin oluşturduğu bataklık yüzünden ordu aslî görevini layıkıyla yapamıyor. Teknik olarak hantal bir ordumuz var.
Ordu içindeki siyasî güç merkezinin eseri olan bu bataklığın üstünü örtmek için kimse askerlik mesleğinin şerefini bir kalkan gibi kullanmaya kalkmasın. Bu coğrafyada güçlü, çevik ve akıllı bir orduya ihtiyacımız var. Bugün yüksek komuta heyeti hangi işle meşgul? Mesailerinin ne kadarını askerlik mesleğine, ne kadarını belge skandalına ayırıyorlar? Başından itibaren bu skandalın üstünü örtebilmek için askerlik mesleğinin şerefinden neleri feda ettiler? Bugün size "asker sözü" tabiri ne kadar güven veriyor? Peki bunların hepsi ne için?
Genelkurmay Bilgi DestekDairesi'nde yıllarca çalışmış emekli bir yarbay olan dostum, benden bir soru sormamı istedi. Emekli bir orgenerale veya korgenerale çay içerken sormamı istediği soru şu: "Hem devasa bir Genelkurmay karargâhına, hem de devasa kuvvet komutanlıklarına gerek var mı? Bu karargâhlar, bir ordunun muharebe imkân ve kabiliyeti için ne iş yapar? Olmasalar, ordu yine muharebe imkân ve kabiliyeti açısından ne kaybeder?" "Alacağınız cevap muhtemelen şudur" diyerek soruya kendisi cevap veriyor: "Hiçbir şey kaybedilmez... Hatta olmasalar ordunun muharebe imkân ve kabiliyeti daha da artar."
Demek ki Türkiye'nin savunma ihtiyaçları ve ordunun sevk ve idaresi ile yakından uzaktan alâkası olmayan bir karargâh yapılanması var. Halkını düşman ilan edip komplolar ve tuzaklar hazırlayan ve siyasî parti gibi çalışan bir merkez burası. Bu karargâh hangi başbakanla uyumlu bir çalışma yürüttü? Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit gibi isimlerle bile bu merkez anlaşmazlıklar yaşamadı mı? İktidarı sadece kendilerine ait tapulu bir makam olarak gördükleri için.
Eğer siz bir işi prosedürlere, kurallara ve daimi kadrolara bağlarsanız kurumlaşmış olursunuz. Lahikalar ve eylem planları ile karşımıza çıkan manzara fitne-fesat faaliyetinin Genelkurmay karargâhında kurumlaştığını göstermiyor mu? Hiç haksızlık yapmayalım: Yeniçeri Ocağı'nın bu çapta fitne-fücûr üretme kapasitesi var mıydı?
Hiç kimse Türk ordusunun bütününü zan altında bırakmıyor. Türk ordusunu zan altında bırakan, Türk askerinin şerefini lekeleyen bu fitne-fesat merkezi değil mi? Vatandaşının evine gizlice silah bırakan, ülkenin birlik ve bütünlüğünü zedeleyecek eylemler icra eden bir subayın askerlik şerefinden bahsedilebilir mi? Ülkenin güvenliğini, hukuku ve korumakla mükellef olduğu vatandaşlarını tehdit eden bir asker hakkında bırakın şerefi, vatana ihanetten bahsetmek gerekmez mi? Tarihimiz boyunca kaç kere tecrübe ettik ve ne kadar ağır bedeller ödedik: Siyasete giren asker vatana ihanetle kahramanlık ölçülerini birbirine karıştırıyor.
Devasa karargâh yapılanması yerine, operasyonel ihtiyaçlara uygun esnek bir hiyerarşi ve geniş bir inisiyatifle hareket eden fonksiyonel askerî yapılanmaya ihtiyacımız var. Hilmi Özkök zamanında hızlanan, sonra yavaşlayan bu operatif yapılanmanın bir an önce gerçekleşmesi lâzım. Benim "Yeni ordu kurmak lâzım" derken kastettiğim şey de bu. Mevcut ordu yapımız, özellikle karargâh yapıları siyaseti tanzim gereklerine göre oluşturulmuş oligarşik bir yapı. Bu oligarşi, koskoca orduyu siyasî bir güç olarak iktidar rekabetinin içine sokuyor ve yıpratıyor. Askerliğin şerefini korumak ve Türkiye'nin savunma ihtiyaçlarını karşılamak için yeni bir ordu yapılanmasına ihtiyacımız var. wwwwwww